Nevzat Sumer
1927'de Merzifon'da doğdu. 1954-1967 yılları arasında Ankara Radyosunda 1967-1976 yılları arasında İstanbul radyosunda saz sanatçısı, müzik öğretmeni ve program yapımcısı olarak görev yaptı. 1976 yılında aynı faaliyete geçen Türk Musikisi Devlet konservatuvarında Kanun ve Nazariyat öğretim görevlisi olarak başlayan görevi 2005 yılında yaş haddi sebebiyle sona erdi.
MESAM' ın (Türkiye Müzik Eserleri Sahipleri Meslek Birliği) kurucusudur. Müzik telif haklarına çağdaş bir düzenleme getiren ve halen faaliyette olan bu kuruluşun 1990 yılına kadar Yönetim Kurulu Başkanlığını yaptı.
Nevzat Sumer'in Notu
Dünyada eşi ve benzeri bulunmayan bir hazinenin üzerinde yaşıyoruz. Musikimizden söz ediyorum. Türk’lerin Orta Asya’dan getirerek Orta Doğu’da geliştirdikleri Türk musikisinin esasları, Doğu’da bilim sanat ve felsefenin zirvede olduğu bir dönemde ortaya konmuştur. Musikimiz geçen zaman içinde, dahi sanatçılarımız büyük üstadlarımız eliyle dantela gibi işlenmiş, geliştirilmiş, Osmanlı döneminde gördüğü koruma ve teşvik sayesinde en parlak devrini yaşamıştır.
Türk Musikisinin asli karakteri, ses sistemi, doğal sesleri, makam, melodi, usul ve form zenginliği ile şekillenir. Böyle bir yapıdan büyük ustalarımızca üretilen eserlerin taşıdığı derin anlamlar, yüce duygular ve anlatılarındaki incelik bu çok değerli eserleri kalıcı kılmıştır.
Mimari, edebiyat, hat ve diğer güzel sanat alanlarında yetişmiş olan dahi sanatçılarımızın dünyayı hayran bırakan eserleri ile Türk musikisinin gelmiş geçmiş dehalarının yarattığı eserler aynı dönemlerin aynı kültürün ve aynı bilim ve sanat ortamlarının ürünleridir. Bütün bu fikir ve sanat ürünlerinin her bir çeşidinin genelde birbirinden farklı değerde olabileceği düşünülemez. Bu varlığımız atalarımızın bize paha biçilemez mirasıdır.
Gün gelmiş, bu mirasın önemli bir parçası olan musikimiz yarım asır boyunca (1926-1976) eğitimden araştırmadan ve disiplinden yoksun yaşamıştır. Bu dönem zarfında etkisinde kaldığı olumsuzluklar, onu asıl cevheri görülemez, büyüklüğü ve değeri kolay anlaşılamaz hale getirmiştir.
Uzun zamandır çeşitli nedenlerle sarsıntılar geçiren Türk musikisinin sorunları burada sayamayacağımız kadar çoktur. Her şeyden önce Türk Musikisi tarihinin kapsamlı bir biçimde araştırılmasına ihtiyaç vardır. Türk müzikolojisi sonu görülemeyecek kadar geniş bir alandır. Zorluklarla dolu olan bu alanda başarıya ulaşabilmek ancak bu müzikoloji için gereken dil, tarih, edebiyat, v.b bilgilerle donanmış müzikologların çalışmaları ile mümkün olabilir. Müzikolojinin el atması gereken pek çok sorun mevcuttur.
Türk musikisinn icra ve icrayı ilgilendiren sorunları halen çözülmüş değildir. Türk musikisinde icrada birlik kurulamamıştır. Türk musikisinde orkestra ve koro kavramları henüz bir sisteme bağlanamamıştır. Bütün bunlar müziğimizin taşıdığı değerlerin etkili ve anlaşılır biçimde dinleyiciye iletilmesini engelleyen sorunlardır. İcrada birlik kavramının içerdiği yay birliği, mızrap birliği, perde birliği (doğru sesin topluluktaki tüm üyelerce doğru basılması) ve duygu birliğinin sağlanabildiği icralara rastlamak zordur.
Türk musiki notalarının pek çoğunda tempo, hemen tamamında ise nüans, vurgu ve ses çıkartma tarzına özgü işaretlerden hiçbirisi yoktur. En az dört asır süren meşk yöntemi ile öğretim ve aktarımda nota kullanılmaması nota yazısının Türk musikisinde tarih boyunca geçirdiği değişim, meşk öğretiminden nota ile öğretime geçişte, meşkte önemle üzerinde durulduğunu bildiğimiz bestecinin isteklerini belli edecek ifade, uslup, v.b hususlarda ilgili işaretlerin notalara konulmamış olmasının sonucu olarak, batı notasının kullanılmaya başladığı 1830’lu yıllardan bugüne kadar eksik ve kusurlu notalar kullanılmıştır. Müzikte ifadeyi oluşturacak unsurların kullanılmadığı icraların anlamsız, duygusuz kuru ve tekdüze kalacağı açıktır.
Başarılı bir icra için bütün bu sorunların aşılması gerekmektedir. Müzik, sözle anlatılmayanı anlatma sanatı olduğuna göre eseri iyi sunabilmek eserde anlatılmak istenileni anlatabilmek için ifade unsurlarını önemle, özenle ve yerli yerinde kullanmak üzere notalara gereken işaretleri kullanmak ve koymak da gerekir.
Bu sorunların çözümü ile birlikte Türk Musikisinde eserler özellikle klasiklerimiz bu anlayışla ele alınmalıdır. Demek istediğimiz seslendirilecek eserleri önce derinlemesine incelemek, yorumlamak, bestecinin eserinde anlatmak istediklerini anlamak ve bütün incelik ve güzellikleri ile de anlatmaktır. Bunu gerçekleştirebilmek ise müziği sunacak olanın bilgi, tecrübe ve özellikle de sezgilerine bağlıdır. Bu düşünce ve anlayışla ele alınarak yorumlanan ve icra problemleri aşılmış olarak gerçekleştirilen icralar ancak başarılı olabilir. Nota çalmaktan öteye geçmeyen anlatımdan yoksun kuru ve tekdüze icralar ne yazık ki çoğunluktadır. Bunun faturası da Türk Musikisine çıkarılmaktadır.
Türk musikisinde egemen olan icra anlayışına ve yaşanan icra sorunlarına rağmen işe gönül vermek ve özveri içinde çok çalışmak suretiyle icrada başarıya ulaşılabileceği inancımızı hiçbir zaman yitirmedik. Bir icracı olarak yaklaşık elli yıldan beri tasarladığım böyle bir icrayı gerçekleştirebilmek için bugüne kadar bulunamamış ve yaratılamamış olan imkan 2005 yılı başlarında doğdu. Doğdu diyorum çünkü bu doğumu hazırlayan gelişmeler üç-dört yıl öncesinden başlamıştı.
Bu imkandan yararlanarak zaman kaybetmeden düşünce ve tasarımlarımızı bir proje haline getirmek üzere çalışmalara başladık.
Kaynaklar:
Öztuna Yılmaz, 1969
Türk Musikisi Ansiklopedisi M.E.B Devlet kitapları Milli Eğitim Basımevi İstanbul
Bardakçı Murat, 1995
Refik Bey, Refik Fersan ve Hatıraları, Pan Yayıncılık
Ortaylı İlber, 2003
Osmanlı tarihçisi Dimitri Cantimir, Makale, 19.10.2003 tarihli Milliyet gazetesi
Kalyon İbrahim, 1982
Refik Fersan, Hilal Cilt ve Matbaacılık, İstanbul
Aksoy Bülent, 2003
Avrupa Gezginlerinin Gözüyle Osmanlılarda Musikisi, Pan yayıncılık
Cemil, Mesut, 1947
Tanburi Cemil'in hayatı Sakarya Basımevi, Ankara
Rougnon Paul, 1928
Mufassal Musiki Nazariyatı, Çeviren Ahmet Muhtar
Say Fazıl, 2000
Uçak Notları, Müzik Ansiklopedisi yayınları, Ankara